“Avrupalı Makinecilerin Hatasına Düşmemek İstiyoruz”

9 Kasım 2021
haluk-akin-roportaj.jpg

Biz Almanların,  İtalyanların yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri hataları yapmamak için KOMİD’i ve benzeri STK’ları ülkesini seven herkesin desteklemesini istiyoruz.

Türk tekstil sektörünün yıllar içinde gelişimi, yurtdışı pazarlardaki büyümesi gittikçe daha fazla agresifleşen pazarlama faaliyetleri ile desteklenmeli. Burada firmalarımıza yön gösteren, onların ihracat pazarlarındaki aktivitelerini Türk tekstiline katkı verecek seviyeye getirecek STK’lar büyük önem kazanıyor.

Türk konfeksiyon makinaları imalatçıları yerli imalat sanayimizin gücünü dış pazarlarda, her geçen gün daha da artan bir tonda hissettirmek yolunda. Bu yolda daha hızlı ilerlemek ise uzman bir dernek çatısı altında güçlerini birleştirmeleri kabul etmeleri doğal gereksinimini ortaya çıkarıyor. Konfeksiyon imalatının öncüleri olan otomasyon makineleri imalat ve ihracatını yapan Türk firmalarının birleştirici çatısı olarak kısa adı KOMİD olan “Konfeksiyon Otomasyon Makine İmalatçıları Derneği” sektördeki yerini alıyor. Bu genç ve dinamik derneğin amaçları ve çalışmaları hakkında, derneğin fikir babası ve aynı zamanda Yönetim Kurulu Üyesi olan, EPA Akın Makine Yönetim Kurulu Başkanı Haluk AKIN ile okuyucularımız için bir röportaj gerçekleştirdik.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ben, 1982 senesinde konfeksiyon işine girmiş bir iş insanıyım. Kuzenlerim bir gömlek fabrikası satın alınca, ailem benden onlara destek vermemi istedi ve tekstil sektörü ile bu sayede tanışmış oldum. Sonraki yıllarda iş bilgime, çalışma disiplinini ekleyerek, hem kendi işimin hem de sektörünün önünü açmak için hiç eksilmeyen ve heyecanını kaybetmeyen bir çaba harcadım.

Firmanızın kuruluş zamanlarında sektörün durumu nasıldı, karşılaştığınız zorlukları kısaca okuyucularımızla paylaşır mısınız?

O tarihlerde çok zor şartlarda makine bulunuyordu. Hem döviz yoktu hem de fiyatlar çok yüksekti . Sonuç olarak bizler de makine alırken ciddi paralar veriyorduk. Yine o dönemde şimdi bizim deyimimizle tamamlayıcı makinalara ihtiyaç vardı ve bu tamamlayıcı makinalar Türkiye’de çok yüksek fiyatlarla öncelikle Avrupa’nın önde gelen makine imalatçısı ülkeleri tarafından satılıyordu. O dönemlerde de tekstilde söz sahibi olan ülkeler, artık işçilik kendi ülkelerinde çok pahalı olduğu için dikim işlerini yurt dışına veriyordu. Türkiye, Yugoslavya ve Güney Kore’de fason iş yaptırıyorlardı. Bizler de bu pastadan pay almak için çalışıyor makine parkurumuz ile üretim kalitesi ve hızını artırmaya gayret ediyorduk. Ülkemizdeki fiyat, kur ve döviz durumunu gören tekstil sektörü gelişmiş ülkelerdeki kapanan fabrikalarındaki eski makinalarını bize satıyorlardı. Bizler de döviz ve nakit eksiğimiz olduğu için nakit ödeme yerine diktiğimiz ürünlerden ciddi yüzdelerde para kesmelerini kabul ediyorduk. Tahmin ediyorum ki birçok yabancı firma eski makinalarını bu şekilde, biz Türk konfeksiyon üreticilerine çok ciddi paralara satarak hiç tahmin edemeyecekleri ek karlar elde ettiler.

İmalatımıza istenilen kalite standartlarını sağlayarak devam edebilmemiz için birtakım yeni makineler de almamız gerekliydi. Satın almacı yabancı müşterilerimiz, makineler için bize Avrupalı adresler gösterdiler; presi şuradan alacaksınız bunu buradan alacaksınız şeklinde. Dahası almadığımız takdirde önümüzdeki dönemde iş veremeyeceklerini bir şekilde beyan ettiler.

Tekstil sektörü ve sizin firmanızın gelişimi ne şekilde devam etti?

90’larda bu ülkeler bize makine satamaz oldular, çünkü biz daha ucuza hatta daha iyi ve teknolojik makinalar getirmeye başladık. Bize, benim dediğim yerden makine alacaksın diyen ülkelerin makine kalitesinden daha kaliteli makinaları neredeyse yarı fiyatına İtalyanlardan ve Japonlardan aldık. Sonraki aşamada ise bazılarını da Türkiye’de üretmeye başladık. Maalesef dikiş makinası kafası üretmeye teşebbüs eden ve üreten bir kaç Türk firmasını destekleyemedik ve onlar dikiş makinası üretemediler. Yine de yıllar içerisinde münferit çabalarla dünyada söz sahibi birçok dikiş otomatları, ütü presleri, serim ve kesim sistemleri üretiyoruz. Sıcak makinalar, tamamlayıcı birçok aparatlarla üreten fabrikalara sahibiz.

Tekstil firmalarımızın yurtdışına açılması sürecinde Türk şirketlerine verdiğiniz destekleri ve yurtdışı pazarlarda karşılaştığınız zorlukları da kısaca anlatır mısınız? 

Ben firmamla beraber “evet artık bizim makinalarımız da Alman ya da İtalyan makineleriyle mukayese edilir” diyerek 1993 senesinde İtalya’nın Milano kentinde, o tarihte söz sahibi olan Samap Fuarı’na Silter, Epa ve Kuba Makine ile 55 m2 stantla yer aldık. Tahmin ediyorum bu sektörde ilk Türk firması olarak bizler böyle bir fuara katıldıysak da ciddi bir netice almadık. biz de Türk firmaları olarak dünya pazarında ilk duruşumuzu sergiledik ve diğer Türk firmalarının ufkunu açtık, onları cesaretlendirdik. Hemen arkasından Almanya’da IMB isimli konfeksiyon makinaları fuarına katıldık. Burada gelişmiş tekstil ülkelerini çok rahatsız etmiş olmalıyız ki sektörde önde gelen bir Türk firmasını (ki sahibi çok iyi derecede Almanca bilen bir dostumuz), haksız yere “makinelerin bizimkilere benziyor”  diyerek fuarda çok rahatsız etmişlerdi. Tabii ki birçok makine birbirine benzer, teknolojilerden esinlenilir, bu doğaldır. Önemli olan mevcudu geliştirecek kadar bilgi ve teknoloji sahibi olmaktır ki ben etrafımdaki ciddi makine üreticilerinin bir firmadan birebir direk kopya ettiğine şahit olmadım. Bugün pazarda mücadele eden firmaların hemen hemen çoğu kendi katkıları ile makinalarına dünya pazarında yer bulmuşlardır. Tabii ki direkt kopya yaparak da pazara giren firmalar oluyorsa da tutunamıyor ve gidiyorlar. Bugün Bangladeş’te bir numara kot makinası denildiğinde bir Türk markası en önde gelmektedir. Aynı şekilde ütü presleri ile birçok dünya markasına, dünyanın söz sahibi markalarına bizler makine üretiyoruz.

KOMİD için yola çıkış sürecinizi değerlendirir misiniz? 

KOMİD’i (Konfeksiyon Otomasyon Makine İmalatçıları Derneği) kurma sebeplerimize gelince, bizler 90’lı yıllardan beri fuarlara katılıyoruz. Ben İtalyanlarla uzun yıllar ortaklık yaptım, onlarla beraber fuarlara girdim, dünyanın bir çok ülkesinde birçok şey öğrendim ve gördüm. Bunların doğrularını alıp bizler de hayata geçirelim istedim. Türk konfeksiyon makinecileri içerisinde en çok uluslararası fuarlara katılan firmalardan biriyiz. Bu fuarlarda gördük ki İtalyanların ticaret ateşesi onlara hep geldi ve destek verdi. Oysa biz Türk ticaret ateşesinin gelip de fuar öncesi “Nasılsınız?” dediğini, “Bir sıkıntınız var mı, yardıma ihtiyacınız var mı?” dediğini maalesef hiç görmedik. Bunu araştırdım, acaba onların yasası mı böyle, bizde böyle bir yönetmelik yok mu diye. Bizde çok daha fazlasının devlet protokolünde olduğunu ve devletin yurt dışında sadece fuarlara katılan değil, ticaret yaparken tanıtımına ciddi katkılar verdiğini ama bunu KOBİ ölçekli firmaların kullanamadığını, zaman zaman da gittikleri ülkedeki bürokratların yetersiz oldukları için kullanamadıklarını gözlemledim. Bunun için son yıllarda gittiğim fuarlardan önce o ülkedeki konsolosluk, elçilik, ticaret ateşelikleri ile temasa geçtim ve şirketim için birçok olumlu geri dönüş aldım. Bunu KOMİD çatısı altında bir arada hepimiz için neden yapmayalım? “Biz güçlü bir dernek olalım, gittiğimiz ülkelerdeki tanıtımlarımızda Türk devletinin bize verdiği desteği ve gücü kullanalım” dedik ve bu yolla hep beraber yola çıktık.

Makine imalatçılarına uyarılarınız neler olacak? 

Pandemi süreci elbette bitecek ve biz tekrar dünyanın birçok ülkesine koşacağız. 1 milyar dolar gibi pazarda var olmak için çalışıyoruz. Biz Almanların, İtalyanların yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri hataları yapmamak için KOMİD’i ve benzeri STK’ları ülkesini seven herkesin desteklemesini istiyoruz. Onlar ne hata yaptı derseniz, öncelikle sıralayalım. Birincisi makinaların satış sonrası hizmetine gereken önemi göstermediler. Parça stoklarını gittikleri ülkede yeterli hale getirmediler ve parça tedariklerini ülkelerinden çok geç ve çok yüksek fiyatlarla gerçekleştirdiler. Ayrıca yeterli teknik eğitim de vermediler yani sattıkları makinaların arkasında sağlam bir şekilde durmadılar. Sonuçta bugün yüz yıllık o firmaların sahiplikleri Avrupalılardan Çinlilere geçti ve geçmeye de devam edecek.

Satış sonrası hizmet para kazanılan bir bölüm değildir ama bu ülkelerin firmaları ondan da para kazanmak istiyorlar. 3,5 aylık makinaya (kullanıcı hatası olup olmaması hiç önemli değil) servis parası yazıyorlar, parça vermiyorlar. Dahası da rakiplerden çok daha iyi makine yapıyoruz diye iddia etmeye devam ediyorlar. Tamam da parçan pahalı, servisin pahalı ve bir de geç servis veriyorsun. Geç servis, geç ve pahalı yedek parça tedarik mantığını bizim gibi konfeksiyon kökenli olan makine üreticileri kesinlikle kabul etmez. Zaten dünyadaki pek çok konfeksiyon üreticisi de bunu kabul etmiyor ve diyor ki Çinlinin çok daha ucuz makinası ile de aynı imalat sonuçlarını hemen hemen aynı sürelerde alıyorum! Çinlinin makine ömrü daha kısa da olsa hem alırken ödediği farkı hem de Almanların ve İtalyanların makinalarına vereceği servis ve parça paraları da hesap ediyor ve sonuçta giderek, istemeseler de her geçen gün daha çok Çinli üreticilere yöneliyor. Biz Türk imalatçıları işte tam Avrupalı ile Çinlilerin ortasında çok da avantajlı bir konumdayız. Fiyat, kalite ve servis üçlemesinde doğru dengeyi bulabilirsek pazar payımızı rahatlıkla artırabiliriz. Ancak bunun için öncelikle birbirimizle olan rekabetimizde daha akıllı, dikkatli ve daha az kırıcı olmalıyız. Tabii ki aynı ürünleri ürettiği için rekabet eder konumda olan firmaların bir araya gelmeleri o kadar da kolay değil. Biz yine de en azından son kullanıcıların aramızdaki rekabeti kullanarak bizleri birbirimize kırdırıp kazanç elde etmesinin önüne geçebiliriz.

Son olarak okuyucularımıza nasıl seslenmek istersiniz?

Son olarak, aslında tüm sektörde görülen bir sıkıntıyı dile getirmesi açısından kot makinası üreticisi bir üyemizin gördüğü olumsuzluktan bahsedeceğim:

Sultançiftliği’nden bir makineci, bir makine üreticimizden Özbekistan’a teslim edileceğini beyan ederek bir makine satın almış. Çok üzücüdür ki daha sonra biz bu makinayı Bangladeş’teki fuarda bir Çinli firmanın standında gördük. Birtakım sözde değişiklikler yapılmış ve fuarda sergilemeye çıkartmışlar. Biz KOMİD olarak bu şahsı ve bunun gibi şahısları deşifre ederek böyle bir rezilliğin ve hatta bize göre hainliğin tekrarını engellemek arzusundayız. KOMİD’in kuruluş amaçların dan bir tanesi de bu dur.

Son olarak bir konuya daha değineceğim. Kurucu sahipleri yaşlanan, ikinci nesle geçen Alman ve İtalyan firmaların hedeflerinin son yıllarda yüksek bedellerle özellikle Çinli firmalara satarak piyasadan çıkmak olduğunu görüyoruz. Neden biz Türkler de an azından birkaç firma birleşip yaşlılıktan, finans yönetememekten ve benzeri bir takım sebeplerden uluslararası pazarda marka olmuş firmaları almayı düşünmeyelim? Örneğin bir Alman kumaş kesim firması (o tarihte benim imkanlarım çok kısıtlı idi) çok uygun bir fiyata bizlere teklif edildi, hatta söz konusu firmanın ürünlerini Türkiye’de satan firmaya da teklif edildi. Ne var ki sonuçta bizler değil bir Çinli firma aldı bu firmayı. Maalesef biz Türk firmaları ben kendimi marka yapacağım, ben kendimi bir yere getirip markamı satacağım hayali kurarken, Çinli firma 2. yılında satın alma için yaptığı yatırımın tam 7 katı ciroyu sadece bir yılda, yalnızca ülkede yaptı. Türk makine imalatçıları artık bu durumda olan firmaları belki tek başımıza değilse de bir kaç firma bir araya gelirsek alabiliriz ve yıllık cirosu bir milyar doları geçen bu pazardan çok daha yüksek paylar alabiliriz.

 

KOMİD

İletişim

Ziya Gökalp Mah. Süleyman Demirel Bulvarı Mall Of İstanbul The Office No:7E Kat:17 D.No: 136

PK:34490 Başakşehir – İSTANBUL

İletişim Formu

ULUSLARARASI

Fuarlar



Üyelerimizin katılım gösterebileceği sektörel yurt içi ve yurt dışı fuarlar

Fuarlar

BİZİ

Takip Edin

Derneğimizin ve üyelerimizin en güncel videoları için Komid youtube kanalınıza abone olabilirsiniz.

Bu kapanacak 20 saniye